DEM’li eş başkandan skandal talep! Devlet formül üretsin
Tuncer Bakırhan, Abdullah Öcalan’ın PKK’nın kongresini toplayarak kendini feshetmesi davetiyle ilgili olarak, “Sayın Öcalan’ın bir biçiminde toplanan bu kongrede konuşması gerekiyor. Teknoloji gelişti. Oraya bir biçimde hitabının, hangi araç gereçlerle nasıl sağlanacağını bilmiyorum ancak sağlanması faydalı olur, inandırıcı olur. Yani bir kağıt modülüyle konuşmak var. Bir de devlet 50 yıllık çok değerli bir sıkıntıya da bir zahmet biraz baş yorsun, buna da bir formül üretsin. Sayın Öcalan’ın kendi toplanan kongresine bir biçimde ulaşması gerekir” diye konuştu.
DEM Parti Eş Genel Liderleri Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, TBMM’de parlamento muhabirleriyle bir ortaya gelerek, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın örgüte silah bırakma daveti ve bu sürecin nasıl ilerleyeceği mevzularındaki soruları yanıtladı.
Tuncer Bakırhan, “Bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan somut beklentiniz nedir?” sorusunu şöyle cevapladı:
“Biraz gerçekçi olmak lazım. PKK dört bir yanda konumlanmış bir örgüt, son periyotlarda çok dağınık ve yaygın. Bunların bir kongre yapıp fesih kararına uyması ya da buna ait kanılarını söylemesi pek olağandır. Sahiden fesih probleminin Sayın Öcalan tarafından fiziki olarak şartları uyuyor mu bilmiyorum, bizim de bu türlü bir talebimiz oldu mu onu da bilmiyorum. Sayın Öcalan’ın bir biçiminde toplanan bu kongrede konuşması gerekiyor. Teknoloji gelişti. Oraya bir biçimde hitabının, hangi araç gereçlerle nasıl sağlanacağını bilmiyorum fakat sağlanması faydalı olur, inandırıcı olur. Yani bir kağıt modülüyle konuşmak var… Bir de devlet 50 yıllık çok kıymetli bir probleme da bir zahmet biraz baş yorsun, buna da bir formül üretsin. Sayın Öcalan’ın kendi toplanan kongresine bir biçimde ulaşması gerekir.”
“ÖCALAN’IN GÖRÜŞMEK İSTEDİĞİ BÜTÜN KESİTLERLE GÖRÜŞMESİNİN ÖNÜNÜN AÇILMALI”
“PKK kongresini acil toplasın” davetini Öcalan’ın yaptığını söyleyen Hatimoğulları, bunun olabilmesi için atılması gereken kimi adımlar olduğunu söyledi. Hatimoğulları, “Dolayısıyla Sayın Öcalan kendisi kendi telaffuzlarıyla tabir ediyor. PKK da sonraki gün yaptığı açıklamada aslında Sayın Öcalan’ın dediğini de teyit etmiştir. Kendisi bize ‘Kongreyi toplayabilirim’ demiştir. ‘Bunun için de benim çalışma şartlarımın düzenlenmesi gerekiyor’ diyor. Tıpkı şeyi PKK de söylüyor. Artık sonuçta davet bekleniyordu. Asıl kıymetli ve ana evre davetti. Artık bu davet geldi. Bu davetten sonra atılacak olan adımları biraz evvel sıraladım, bunun en değerlisi, kongre için bilhassa söylüyorum ve Sayın Öcalan’ın görüşmek istediği bütün kesitlerde görüşmesinin önünün açılması” dedi.
Bebek katili Öcalan’ı karşısında titreten Orgeneral! 5 dakika bile sürmedi…
“İKTİDARIN VE DEVLETİN ROL ÜSTLENMESİ GEREKİYOR Kİ YOL HARİTASI AÇIĞA ÇIKSIN”
Bundan evvelki tahlil müddeti devrinde “akil heyetin” misyon aldığının hatırlatılarak, Abdullah Öcalan’ın hangi kısımlarla görüşmek istediği ve sekreteryasının kimlerden oluşacağına ait soru üzerine Hatimoğulları şunları söyledi:
“Sayın Öcalan yerin İmralı’da olabileceğini söylemektedir. Bunu daha evvel de tabir etmiştik. Ancak öbür yol haritası prestijiyle şimdi planlanmış hiçbir şey yok. Zati o yüzden biz iktidara ve devlete davet yapıyoruz, beklenen davet geldi. Bundan sonra bir adım atılmalı ki nasıl bir yol alınacağını daima bir arada göreceğiz. O mevzuda bizde de bir somut bilgi yok. Burada iktidarın ve devletin rol üstlenmesi gerekiyor ki yol haritası açığa çıksın.”
“SDG’NİN DE KURACAĞI DİYALOG SURİYE HÜKÜMETİYLEDİR”
“Öcalan’ın davetinin PYD ve SDG’yi kapsayıp kapsamadığı tartışmaları” olduğunun hatırlatılması üzerine Hatimoğulları şöyle konuştu:
“Çağrıda SDG geçmiyor. Sırrı Süreyya Öncü’nün dün yayında bahsettiği bahis da şu aslında, sonuç prestijiyle metinde geçmeyen bir şeyi bizim söyleme yetkimiz de yok. Sayın Öcalan PKK’ye bir davet yaptı. PKK kendi örgütüdür. Geri kalan kısmı kendi tasarruflarıdır. Bizim yapacağımız şey demokratik siyaset olarak hakikaten bir tahlil ve barışla nihayet vermesi konusunda atılabilecek demokratik adımların atılması. Yani biz yorum yapamayız bu bahiste.
Bugün Türkiye’de Kürt sıkıntısının barışçıl demokratik tahlili ya da bir sürecin işlemesi ya da bu mevzuda bir yol alınması elbette ki Suriye’yi de Irak’ı da İran’ı da etkileyecektir zira dört kesimde yani dört ülkede Kürtler yaşamaktadır. Türkiye’deki mümkün bir barış sürecine inşa edilmesinin her bölgeye siyasal manada müspet tesir sağlayacağına dair inancımızı biz daima söz ettik. 1 Ekim’den evvel de biz bunu daima o denli tabir ettik. Hatta daima şunu söylüyorduk parlamento konuşmalarımızda da çok tabir ettiğimiz bir nokta. Türkiye barış sürecini inşa etmeyi başarırsa Orta Doğu ülkelerine de model teşkil edebilecek bir ülke olur ve Orta Doğu’da başta İsrail ve Gazze sürecine de çok daha müspet bir katkı sağlar. Artık Suriye’de biliyorsunuz yeni gelişmeler oldu.
Mehmet Uçum teröristbaşı Öcalan’ın davetine son noktayı koydu!
HTŞ Şam idaresini ele geçirdi. Orada da artık çok önemli bir kaotik durum var. Türkiye barışçıl bir yerde bu sorunun tahlilinde sahiden uygun bir adım atılırsa bu süreç bir barışla taçlanırsa bunun Suriye’ye de elbette tesirleri çok fazla olacağını düşünüyoruz. Bu hususta epey net bir tehlike mevcuttur. Orada faal olarak devam eden bir süreç var ki bu onların, Suriye’nin iç işidir. SDG’nin de kuracağı diyalog Suriye hükümetiyledir. Lakin biraz daha bu metinde olmayan bir şeyi ısrarla oradan çekerek onu başlığa taşımak o bizim sorumluluğumuzda değil. Yani bu DEM Parti’nin sorumluluğunda olan bir şey değil.”
“SİYASİ PARTİ ÇEŞİDİ HAFTAYA BAŞLAYACAK”
Hatimoğulları, siyasi partiler ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşme yapılıp yapılmayacağına ilişkin “Şimdi siyasi parti çeşitlerini yapacağız. Bütün ayrıntılarını şimdi planlamış değiliz, planlayacağız. Bu tiplerimizin içinde elbette yeri ve vakti uygun olduğu vakitte Cumhur İttifakı’nın birleşenleri de olacak. Yani AKP ve MHP de olacak lakin şimdi bunu ayrıntılı planlamış değiliz. Haftaya kendileriyle de bu çeşit görüşmeyi yapabiliriz” dedi.
“MECLİS’TE KURULACAK BİR ÇALIŞMA KÜMESİ VE KOMİTEYLE İŞE BURADAN BAŞLANABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ”
“Mecliste bir tahlil kurulu mu kurulacak?” sorusuna Hatimoğulları, “Meclis’te kurulacak bir çalışma kümesi ve kurulla işe buradan başlanabileceğini düşünüyoruz. Fakat birtakım yasama faaliyetleri gerektiren bahislerde da kurul aşan çalışmayı gerektiren bahisler var. Meclis ve toplum ayağı nasıl oluşacak bu mevzuda en âlâ çalışmayı yürütecek bir komiteye muhtaçlık var. Parlamentoda temsil edilen kümesi olsa da olmasa da bulunması bu komitede çok değerli. Zati bu türlü bir yer var” cevabını verdi.
Uzman isimden çarpıcı YPG tespiti. Öcalan’ın davetine neden uymadıklarını açıkladı
Hatimoğulları, “Rojova’ya gidilip gidilmeyeceğine” yönelik soru üzerine, DEM Parti İmralı Heyeti’nin Rojava’ya gideceğini fakat şimdi planlama yapılmadığını söyledi.
Nevruz’da terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki görüntü açıklamasının yayınlanıp yayınlanmayacağına ait Tuncer Bakırhan, “Öyle bir çalışma yürüttüğümüz yok fakat toplum Sayın Öcalan’ı görmek istiyor, duymak istiyor. Olursa uygun olur” dedi.
“ŞU ANDA YÜRÜYEN SÜREÇLE ANAYASA TARTIŞMALARININ BİR İLGİSİ YOK”
Bakırhan, soru üzerine yeni bir anayasaya gereksinim olduğunu vurgulayarak, “Tabii süreç ilerlerse bu gereksinime da içeriğine de Türkiye, halk karar verir. Şu anda yürüyen süreçle Anayasa tartışmalarının bir ilgisi yok. Anayasa konusunda bizim parti kadar hazırlıklı bir parti yok. Bir gereksinim var, bu gereksinimin giderilmesi gerekiyor” diye konuştu.
Bir öbür soru üzerine Bakırhan, “Yarım asırlık bir sorunun baş muhatabının olduğu İmralı adasının açılması gerekiyor natürel. Umuyoruz, bekliyoruz. Heyetimiz sarfiyat, toplumun öbür dinamikleri masraf. O kapının açılması yeterli olur” sözlerini kullandı.
‘Öcalan bu çağrıyı bedavaya yapmadı’ İsmail Saymaz husus madde sıraladı
“SİLAH BIRAKINCA ATILMASI GEREKEN ADIMLAR YOK MU, SÖZCÜ BEYEFENDİ BUNLARIN KARŞILIĞINI VERİRSİN”
Bakırhan, “son periyottaki HDK soruşturması, gazetecilerin tutuklanması, kayyım atamaları ve gözaltılarla bu sürecin nasıl yürüyeceğinin” sorulması üzerine, şöyle konuştu:
“12 yıl evvelki bomboş bir belgeyi tedavüle sokmak tam da işte yaşadığımız sürecin eserleridir. Bunlar olmasın diye bu süreci destekliyoruz. DEM Parti Türkiye’nin demokratikleşmesini öngörüyor. HDK tutuklularını, haksız tutuklamaları, gözaltılarını da kapsıyor. Hasebiyle evet bu süreç demokratikleştirme, demokratikleşme sürecidir. İlerleyebilmesi için biraz evvel bahsettiğimiz, ‘bu antidemokratik, bu olmasın’ dediğimiz, itiraz ettiğimiz gelişmelerin olmaması gerekiyor. Süreç bunlardan bağımsız değil. Hasebiyle bir adım atıldı, çok değerliydi. Destekliyoruz. Bir davet yapıldı. Artık şimdi davetin gerekleri yapılmamışken yeni yeni şeyler icat ediyorlar. Kimi iktidara mensup aktörler ve bürokratlar. Bu süreç ‘demokrasi olsun’ diye oluyor. Bu lisan bu sürece yapılmış en büyük sabotajdır. Kimin süreci sabote ettiği ortadadır. Türkiye’nin demokratikleşme muhtaçlığı var. 50 yıl evvel kurulmuş silahlı bir örgütün lideri onu feshediyor, yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Tamam da silah bırakması için atılması gereken adımlar yok mu yani? Operasyon yaparsan nasıl silah bırakılacak? Silah bırakan nereye gidecek, ne yapacak? Yaşama nasıl dahil olacak? Bir zahmet Sözcü Beyefendi bunların yanıtını versin.”
“TÜRKİYE’DEKİ TERÖR TARİFİ SIKINTILI BİR TANIM”
Terörle Uğraş Kanunu’nun (TMK) değişmesi gerektiğini söyleyen Hatimoğulları, “Bunu 1 Ekim’den bu yana başlayan süreçle ilgili söylemiyorum. Bu hususta en çok kanun teklifi veren partiyiz. Bilhassa sol siyaset TMK’dan çok çekti. Hiçbir ilerleme olmasa dahi biz tekrar ‘TMK değişsin’ deriz. Bunu bu süreçle ilişkilendirmek büyük bir eksiklik olur. Bu bizim geçmişten bu yana talebimiz. Türkiye’deki terör tarifi problemli bir tarif. Demokratik bir ülkede bir tivitten terör çıkmaz. Fikir ve fikir özgürlüğü asla terörle iltisaklı olarak ele alınamaz. Lakin yeni siyaset tarafından bu türlü yorumlanmaktadır” diye konuştu.
“DEMOKRATİK BİR ANAYASA ÜRETİM SÜRECİ ‘BİR GÜNDE YAPIYORUM’ DEMEKLE OLACAK DEĞİL”
Hatimoğulları, “Anayasa’nın 66. hususunun değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” sorusuna ise “Bu diyalog sürecinin başlaması tek başına anayasa değiştirmek ile ilgili ele alınabiliyor. Demokratikleşme süreci de esaslı bir sorun. Bizlerin 82 Anayasası’nın Türkiye’ye yetmediğini söyledik. Demokratik bir Anayasa üretim süreci ‘bir günde yapıyorum’ demekle olacak değil. En geniş mutabakatın sağlanması, toplumun tamamının, 85 milyonun, herkesin ortak mutabakatıyla bir demokratik Anayasa imal sürecinin hazırlıkları oluşmalıdır. Bu hususta bilhassa hassasiyet rica ediyorum” karşılığını verdi.
“BİZ KİMSEYİ YİNE SEÇTİRME YANLISI DEĞİLİZ”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugün yaptığı küme konuşmasına katıldıklarını belirten Bakırhan, “Diğer taraftan çok değerli bir aktörün ‘400’ü buldurma, tekrar seçtirme’ üzere tabirler kullanması kırıcı bir şeydir. Biz kimseyi tekrar seçtirme yanlısı değiliz. Kendimiz yönetecek bir perspektife sahibiz. Türkiye halkları kimi seçmişse biz hürmet gösteririz. Yeri geldiği vakit da bu mevzularda varsa alınacak bir tavır, tavrımızı ortaya koyarız. Bunu mutlaka kapıların ardında yapmayız, pazarlık yapmayız. Türkiye demokrasi, demokratik kıymetler, demokratik haklar, pazarlık konusu olmaz, olamaz. Hele ‘al ver’ sorunu bununla hiç olmaz. Bizim o denli bir geçmişimiz yok. Bunlar nereden çıkıyor?” diye konuştu.
Bakırhan şunları söyledi:
“Gerçek bir muhalefet varsa o da burasıdır. Kelamını sakınmayan, doğruları çekinmeden söyleyen bir varsa burasıdır. Ayıptır. İki periyodun Cumhurbaşkanı adaylarına oy verdik biz. Erdoğan’a mı oy verdik biz? Son seçimlerde halkımız tabanda kendilerinin uzlaşısıyla istedikleri adayları seçtiler. Biz ne vakit iktidarla kapılı kapılar gerisinde siyaset yaptık, pazarlık yaptık. Bu çok yanlış. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir türlü bu denkleme yanlışsız yerden, gerçek biçimden girmemesinin de bir göstergesidir. Kim anlaşacak? Biz madem AKP’yle anlaşıyorsak cezaevlerinde niçin Cumhuriyet Halk Partili belediye liderleri birkaç tane, bu son on yıldır bizim arkadaşlarla doludur. Kayyım atandı, her gün yöneticilerimiz, milletvekillerimiz tekme tokat azaplara maruz kalıyorlar. CHP bu süreci bu türlü heba etmemeli. Beğenmiyorsa kendi tahlil tekliflerini, kendi tahlil siyasetlerini, kendi yol haritasını ortaya koymalı. Yani Türkiye silahtan ve çatışmalardan arınacak, bunu alkışlamak yerine buna katkı sunmak yerine, ‘Vay efendim anlaşıyorlar.’ Niçin? ‘Recep Tayyip Erdoğan’ı, Sayın Cumhurbaşkanı’nı tekrar seçtirecekler.’ Bunu en son söylenecek Parti biziz. Bu bahiste rüştümüzü nasıl kabul ettireceğiz CHP’ye onu da bilmiyorum. Tekrar söylüyorum, barış süreci siyasi partilerden, şahıslardan çok daha kıymetlidir. Barış süreci kimin kaç oy aldığı ne kadar yüzdeyi bulduğundan çok çok değerlidir. Bu bahsedilen sorun bizim milyonda bir bile gündemimiz değil. Yeni vakti gelir sandık kurulur, Türkiye halkları kime karar verirse onu seçer.
Şunu eleştiriyoruz. Bu lisanın terk edilmesini istiyoruz. Asıl AKP’yi 22 yıldır ayakta tutan bu muhalefet. İşte bu muhalefetin aklıdır, mantığıdır. Türkiye’nin birinci partisi olacaksın, Türkiye’nin en temel meselesine yol haritan yok, tahlil önerin yok. Bir yol bulmaya çalışanlara da ‘Anlaştı, uzlaştı… kimi seçtirmek için ne yapıyor?’ diyor. Cumhuriyet Halk Partisi idaresinin bence bu telaffuz üzerine ağırlaşması yanlışsız değil. Bu halkımızı kırıyor. Bizim kimseyle uğraştığımız, anlaştığımız yok. Biz Türk ve Kürt gençlerinin ömrünü yitirmemesi için uğraş ediyoruz. O yoksul sıvasız meskenlere çocuklarının cenazelerinin haberi gitmesin diye çaba ediyoruz.”
