Yeni çağda en etkin yeni siyaset yöntemi
Günümüzde algıyı düzgün yönetmek siyasetteki muvaffakiyetin ön koşulu haline gelmiş bulunuyor. Gelişen teknolojik imkanlar, kitle irtibat araçları ve bilhassa soysal medya platformları siyaset yahut öteki alanlarda algı oluşturmak için ziyadesiyle ortam sağlıyor. Bu algı bombardımanından kitlelerin etkilenmemesi mümkün olmuyor. Algı idaresi de aslında iki yüzü keskin bıçak üzere bir araç. Yanlışsız kullanılmayıp uygun yönetilmediği takdirde kullanana da ziyan vermesi ihtimal dahilinde. Pekala, algı idaresinin başarısı nelere bağlı? Araştırmacı müellif Salih Levent Uğurlu, “Siyasette Algı Yönetimi” kitabında bu sorunun karşılığını ararken somut bir bahis üzerinden farklı tespitlerde bulunuyor. Siyasetteki algı idaresi olgusunu son periyotların en kritik sıkıntılarından olan sığınmacılar bağlamında ele alan Uğurlu’nun mevzuyla ilgili olarak şu an Silivri’de bulunan Zafer Partisi Genel Lideri Ümit Özdağ ile yaptığı değişik görüşme de kitabın ilgi çeken kısımlarının başında geliyor.
“Siyaset, gerçeğin değil, gerçeğin nasıl algılandığının mücadelesidir” tespitinin altını çizen Uğurlu şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Günümüz dünyasında, bilhassa göç ve sığınmacı sorunları, iktidar ve muhalefet tarafından farklı stratejilerle topluma sunuluyor. Pekala, sığınmacılar sahiden kim? Bir kriz ögesi mu, yoksa siyasetin yönlendirdiği bir algı mı? Bu kitap, iktidarın ve muhalefetin sığınmacı sıkıntısını nasıl araç sallaştırdığını, medya ve toplumsal dinamikler üzerinden nasıl algı idaresi yürüttüğünü derinlemesine inceliyor. Siyasal irtibattan propaganda tekniklerine, toplumsal psikolojiden tarihî örneklere uzanan geniş bir perspektifle, algı idaresinin sığınmacılar üzerinden nasıl şekillendiğini ortaya koyuyor. Gerçeklik ile algı ortasındaki bu ince çizgide, kamuoyunun nasıl yönlendirildiğini ve toplumsal yansıların nasıl biçimlendirildiğini anlamak isteyenlerin okumasını dilerim.”
Nostos Yayınevi Tel:(0552) 707 43 88
Tüm gizemleriyle Orta Çağ
Geçmiş, şimdiki vaktin ve geleceğin şekillenmesinde vazgeçilmez bir değere sahiptir. Geçmişin izleriyle yaşanılan çağın hisleri, acıları ve memnunlukları üzere pek çok öge anlaşılmaya ve değerlendirilmeye çalışılarak geleceğin temeli oluşturulur. Bu süreçte de gerek din adamları gerek devlet adamları gerekse vakanüvisler üzere yaşadığı devri aktaranlarla kullandığı olgular ortasında kesintisizce devam eden karşılıklı etkileşim süreci, bugün ile geçmiş ortasında daima bir diyalog olarak karşımıza çıkar. Hakikaten tarih geçmişe açılan bir kapı olurken geleceğin hayal edilmesinde de epey değerli bir yere sahiptir.
Orta Çağ tarihi de tarihî sürecin en değerli periyotlarından biri olarak karşımıza çıkar. Gerek Doğu dünyası gerekse Batı dünyasının temellerinin atılmasında hayli kıymetli bir yeri vardır. Hakikaten bu vakit dilimi temel olarak bize iki farklı perspektif sunmaktadır. Orta Çağ, Avrupa tarihi açısından parçalanmış siyasi ve dini bir tablo içerisinde kilise ile siyasi otoritelerin güç ittifakının getirdiği dinî, siyasi, toplumsal, ekonomik birçok sonuçla birlikte sekülerleşme sürecinin başladığı bir vakit dilimini kapsarken; İslam dünyası açısından güçlü Türk-İslam hükümdarlarının fetih ve gazaları altında, ticaret yollarının ele geçirildiği, bilimsel ve teknik ilerlemelerin desteklendiği bir tablo olarak karşımıza çıkmaktadır. Orta Çağ; savaşların, hastalıkların, ekonomik badirelerin, doğal felaketlerin ziyadesiyle gerçekleştiği bir periyot olsa da görkemli katedrallerin, ihtişamlı sarayların, muazzam rasathanelerle üniversite ve medreselerin de var olduğu bir periyottur. Siyasi, dinî, ilmî açıdan Doğu ve Batı ortasında inanılmaz bir etkileşim mevcuttur. Orta Çağ Hristiyan ve İslam dünyasına yeni bir pencere açmak için hazırlanan bu eser de Orta Çağ dünyasına dair farklı kesitler sunarak insanlığın tarihi hafızasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır.
Ötüken Neşriyat Tel: (0212) 251 03 50
