Yasemen Latife Ayvaz’dan İstanbul’da “mekanda sanat” buluşması
Eserlerinde yalnızca renklerle değil, tıpkı vakitte altın, kum ve çeşitli doğal dokularla da söz gücünü zenginleştirir. Bu malzemeler aracılığıyla izleyiciyle daha derin ve duyusal bir bağ kurar. Onun tuvalleri; anıların izini süren, vakti katmanlara ayıran ve her biri bir hissin ya da süreksiz bir anın görsel tanıklığı olan fotoğraflardan oluşur.
Ayvaz için fotoğraf yapmak bir yüzeyin boyanmasından öte, içsel bir seyahattir. Renklerin ruhsal tesirini ön planda tutarak, izleyicide bir duygulanım yaratmayı amaçlar. Atölyesi onun için sadece bir üretim alanı değil; tıpkı vakitte fikrin, sessizliğin ve dönüşümün gerçekleştiği bir yerdir.
Sanatçı bugüne kadar Türkiye’de ve yurtdışında çeşitli karma stantlarda yer almış; ferdi stantlarında ise ferdî dünyasını izleyiciyle samimi bir biçimde paylaşmıştır. Her yeni standında, izleyiciyi hem kendi iç seyahatine hem de kozmik bir zamansal tecrübeye davet eder.
Ünlü ressamın Tarabya’daki atölyesi, Mayıs ayı boyunca sanatseverlere kapılarını açıyor.
Çağdaş Türk sanatının öne çıkan isimlerinden Yasemen Latife Ayvaz, İstanbul Tarabya’da bulunan kendi atölyesinde gerçekleştirdiği “Mekânda Sanat” konseptli standıyla sanatseverleri özel bir seyahate davet ediyor. Stant, sanatkarın son devir yapıtlarından oluşuyor Mayıs ayında ile gezilebiliyor.
Ayvaz’ın yapıtlarında İstanbul’un derinlikli dokusu, tabiatı, tarihi ve kültürel zenginliği güçlü bir biçimde hissediliyor. Sanatçı, İstanbul’u “sonsuz bir ilham kaynağı” olarak tanımlıyor ve şöyle diyor:
“İstanbul’da yaşıyor olmak benim için büyük bir talih. Dünyada birçok yere gittim ve gözlemledim fakat Türkiye ve İstanbul kadar beni etkileyen bir yer olmadı. Hareket eden araçlar, Boğaz, tarihi yapılar, doğa… Bunların hepsi bana ilham veriyor.”
Renklerin ve gerecin ruhsal gücünü ön planda tutan Ayvaz, sisli, güneşli ya da yağmurlu havalarda içinde bulunduğu his durumuna nazaran müşahede yapıyor, notlar alıyor ve fotoğraflar çekiyor. Bu duyusal kayıtlar, yapıtlarına katman katman işleniyor.
“Ben çok uygun bir gözlemciyim. Yürürken, koşarken hatta otomobil kullanırken bile ışığı, gökyüzünü, renkleri, binaları ve formları müşahedelerim. Bu müşahedeler bana bir şeyler çağrıştırır ve o çağrışımlar, vakitle tuvale dönüşür.”
Sanatçı tıpkı vakitte memleketler arası sanat koleksiyoncularının da ilgi odağı. Son periyotta Dubai, Katar ve hatta savaşın gölgesindeki Lübnan’a kadar yapıtları ulaştı. Ayvaz’ın yapıtlarında kullandığı kırmızı tonlar, altın ve kum üzere gereçler, hem kültürel hem de ferdî manalar taşıyor.
“Renkler benim için yalnızca görsel bir öge değil; ruh halimi, psikolojimi, yaşadığım hisleri anlatmanın bir yolu. Deneyselliğe çok ehemmiyet veriyorum. Her bir katman, bir duyguya işaret ediyor.”
“Mekânda Sanat” standı, yalnızca bir stant değil; sanatkarın hayat alanında onun gözünden İstanbul’u, hisleri ve vaktin izlerini deneyimleme fırsatı sunuyor.
